24 Ocak 2014 Cuma

StarCraft II: Wings of Liberty

Blizzard çok farklı bir firma... 1991 yılından bu yana oyun dünyasının en önemli isimlerinden biri olmasına rağmen, isimlerini yücelten sadece üç adet oyuna sahip olmaları da kendine has yapılarını ispatlamaya yetiyor. Başka firmalar gibi yılda yüzlerce oyun yapmak yerine, adlarını tüm dünyaya duyurdukları meşhur üçlü, WarCraft, StarCraft ve Diablo serileri ile dünyanın en saygın firmlarından biri olmasını başaran bir firma Blizzard. Elde ettiği başarılarını WarCraft’ın MMORPG hali olan World of WarCraft ile de perçinlediklerini söyleyebiliriz. Havuz problemlerindeki, durmak nedir bilmeyen musluklar gibi, her ay düzenli olarak kullanıcılarından ödeme alan Blizzard’ın, “Artık ömürlerinin sonuna yetecek kadar para kazandılar, ne StarCraft ne de Diablo’yu devam ettirmezler”, iddialarına cevapları tokat gibi oldu. World of WarCraft’a fazlasıyla odaklandığını düşündürürken, gizliden gizliye yürüttükleri, StarCraft II ve Diablo III projelerinin gün yüzüne çıkmasıyla da yer yerinden oynadı.

Heyecan doruk noktasında 

Günlerdir, sitemizde sürekli haberlerini, yazılarını yayımladığımız için ne kadar heyecan içinde olduğumuzu anlamışsınızdır herhalde. Daha önce yine bir Blizzard oyunu olan World of WarCraft: The Wrath of the Lich King için Türkiye’de gece satışı düzenlenmesi ve bu satışın büyük ilgi görmesi üzerine StarCraft II için de böyle bir satışın yapılıp yapılmayacağı konusunu araştırmaya girdik. Daha Türkiye’de resmi açıklama yapılmadan evvel edindiğimiz bilgiler doğrultusunda planlarımızı hazırladık ve satışın yapılacağı beş noktadan ikisine gidip oyuncularla birlikle o heyecanlı havayı soluduk. Önce Etiler Teknosa, ardından da Erenköy D&R mağazasında çekimlerimizi yapıp herkesten evvel StarCraft II’yi ele geçirince soluğu hemen ofiste aldık. Büyük bir heyecanla bilgisayara kurup oynamaya başladık.
 
Yaşadığımız büyük heyecanı sizlere de yaşatabilmek için oyun esnasında elde ettiğimiz görüntülerden derlediğimiz videoyu sabahın ilk ışıklarında montajlamayı, gündüz vaktinde de yayına hazır hale getirmeyi başardık. Arkadaşlarım uykusuzluktan, solan sonbahar yaprakları gibi dökülmeye başladı. Erman, “Ben artık eve gidiyorum” deyip, koltukta 3 saat kadar uyuduktan sonra ancak ofisten çıkabildi. Daha sonra Mahmut, yere yığılıp, kendine has el hareketi ile “Eczacıyı çağırın!” nidalarını yükseltirken, o da uykusuzluğa yenik düştü. Kameramanımız Anıl, ardından da koca mavi gözleri küçülüp nokta haline dönüşen Özgür de evin yolunu tutunca, geriye sadece bendeniz kaldı. Evet toplamda 37 saat uykusuz kaldım, ama kesinlikle değdi. Çünkü StarCraft II’yi oynayacak ve inceleme yazısını yazacak, sağ kalan tek editör olmayı başardım!
 
Nereden başlasam nasıl anlatsam
 
Blizzard’ın daima akılda kalıcı, uzun yıllar haranlıkla izlenilebilecek aravideolar hazırladığını biliyoruz. Burada da farklı bir şey yok, ürettikten sonra umarsızca düşman saflarına gönderdiğimiz, Marine askerlerinin aslında ne de el emeği göz nuru olduklarını, üzerlerinde ne denli emek olduğunu anlatan o görkemli videodan sonra büyük bir gaz ile oyuna ilk adımımızı atıyoruz.
 
Blizzard’ın, World of WarCraft ile başlattığı Battle.net üzerinden hesap oluşturma sisteminin daha gelişmiş bir hali ile karşılaşıyor ve aynen WoW’da olduğu gibi mailimizi ve parolamızı girerek, oyunun sunucularına bağlanıyoruz. Karşılaştığımız arabirim baştan karışık gelse de, alıştıktan her şeyin elimizin altında olduğunu anlıyoruz. İster tek kişilik, istersek de çoklu oyuncu modlarına tek tıklama ile giriş yapabiliyor, hızlıca oyunu içinde buluyoruz kendimizi

Hemen her şey aynı sanki

Beta testi zamanında bol bol çoklu oyuncu modlarına giriş yaptığımız için herkes gibi bizler de senaryo modlarını çok merak ediyorduk ve dolayısıyla da hemen tek kişilik senaryo modunda aldım soluğu. Brood War’daki hikayenin dört yıl sonrasına gidiyoruz. Terran ırkının kontrolünü Dominion’ların ele geçirdiği bir dönemdeyiz. Zerg’lerin sırra kadem basmasının ardından Protoss ırkından da ses seda çıkmıyor bu zamanlarda. Anlıyoruz ki, bu fırtına öncesi sessizlik. Hikayemiz ilk oyundan da tanıdığımız karakterler ile başlıyor. Öncelikle odaklandığımız karakter, Jim Raynor. Terörist olarak ilan edilen Raynor, isyancı birliklerle birlikte Dominion’lara karşı eylemler gerçekleştirirken eski arkadaşı Tychus Findley ile şans eseri karşılaşıyor ve uzayın derinliklerinde izini kaybettiriyor. Uzaydaki yolculuğumuz sırasında tam da tahmin etitğimiz gibi Zerg’lerin sessizliğinin ardında büyük bir yıkım planının yattığını öğreniyoruz.

Hikayeye dair daha fazla detay anlatmak ve ırkların genel yapısını açıklamak maksadıyla sözü sevgili Erman’a bırakıyorum...

Hikayemiz taş, kağıt, makas. Hiç şaşmaz.

Dünya’dan sürülmüş insanlar tarafından keşfedilen koloniler, iki farklı uzaylı ırk tarafından dayatılan müthiş yıkıcı bir savaştan sonra kendilerine yeni bir dünya kurmak ve hayatta kalmak için çabalıyorlardı. Bundan önceki bilinmeyen ve ölümcül ırk olan Zerg ise Terran sahasına girmişti ve yoluna çıkan her şeyi yok ederek ilerliyordu. Çıkar çatışması bu iki ırkı, gezegen sistemlerinde karşı karşıya getirmişti. Bu sırada teknolojik olarak gelişmiş Protoss da, Zerg'i evrenden silmeye ant içmiş, tüm gezegenleri yakmak pahasına yamyam gibi geziyordu.
 
Yıllar geçti, fakat "Brood" savaşının yaraları kapanmadı. Zerg ve keser-biçer edasıyla volta atan Queen of Blades sessizdi, lakin kimilerine göre bu korkulan fırtına öncesi sessizlikten başka bir şey değildi. Terran ve Protoss da güçlerini toparlarken gözleri çekingence ve biraz da korkuyla uzak diyarlara, karanlık uzayın ötesindeki yıldızlara döndü. Yeni bir tehdit, farklı bir sima ile yeniden işleri karıştırmaya ve savaşı körüklemeye geliyor gibiydi.
 
StarCraft evrenindeki ırklar:
 
Terran
 
Zorluklarla mücadele etmenin getirdiği nasırlaşmış kalın derisi, Terran'ın sert mizacı ve dayanıklı yapısına eşilik ediyor. Becerikli ve uyumlu yapılarıyla teknolojik Protoss'a ezilmezken, gözü dönmüş Zerg'e de kafa tutabiliyor.

http://www.merlininkazani.com/StarCraft_II_Wings_of_Liberty-oyun_inceleme-36101p2.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder